Yalçın Akdoğan: Bahçeli’nin Konuşmasını Duyunca Şoke Oldum, Elimdeki Çatalı Düşürdüm
Yalçın Akdoğan, Devlet Bahçeli’nin konuşmasını duyduğunda yaşadığı şaşkınlığı anlatıyor. Elindeki çatalı düşüren Akdoğan’ın bu beklenmedik tepkisi, siyasi gündemde büyük yankı uyandırdı. Detaylar için okumaya devam edin.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “Teröristbaşı Öcalan DEM Grubu’na gelsin, örgütü lağvettiğini açıklasın” sözleriyle başlayan ve İmralı’yı ziyaret eden DEM Parti heyetinin turlarıyla hız kazanan yeni süreç devam ediyor. DEM Parti heyetinin yakın zamanda ikinci defa İmralı’ya gitmesi beklenirken; 28 Şubat 2015’te “Dolmabahçe Mutabakatı” toplantısında da yer alan, “Çözüm Süreci” döneminin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan son günlerdeki gelişmeleri değerlendirdi. Habertürk TV yayınına katılan Akdoğan, MHP lideri Bahçeli’nin açıklamalarını duyduğunda “şoke olduğunu” anlatarak, “Kahvaltı yapıyoruz, bir an çatal elimden düştü.” dedi. Şu an İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Akdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:
“DEVLET BEY’İN SÖYLEDİĞİ ŞEYLER ÇOK İLERİYDİ”
“Epey zamandır siyasi gelişmeleri takip etmiyorum. Eşimin siyasetle hiç ilgisi yok. Salı günü Devlet Bey’in, Çarşamba günü sayın Cumhurbaşkanımızın grup toplantısını takip eder. Kahvaltı yapıyoruz, bir an çatal elimden düştü. Hanım gayriihtiyari ‘deprem mi oluyor’ diye irkildi. ‘Yok’ dedim ‘Daha önemli bir şey oluyor’. Devlet Bey konuşuyordu. Söylediği şeyler çok ileriydi.
“YA ÇOK BÜYÜK DALGA GEÇİYOR YA BÜYÜK BİR DALGA VAR”
Devlet Bey’den bunları duyuca şoke oldum, zihnim 20 kat hızlı çalışmaya başladı. Cümleleri anlamaya çalışıyorum. Umut hakkından bahsetti. Çalışılmış bir şeydi bu. Çok önemli hamleydi. Önce meslektaşlarımıza baktım, yorumlara baktım. Herkes şok halindeydi. Eveleyip, geveliyorlardı, nasıl pozisyon alacaklarını bilmedikleri için. Herkes top çeviren konuşmalar yaptılar. Ben tabii arka planda neler yapıldığını bilmiyorum tabii. O günlerde şöyle yorum yaptım; ya çok büyük dalga geliyor, bir risk, tehlike var. Onun için içeride bütünlüğü muhafaza etmemiz lazım. Veya Suriye’de yeni bir denklem kuruluyor. Buna ön hazırlık olarak böyle bir şey yapılabilir. Veya Öcalan yaşlandı devlete hizmet etsin diye düşünüldü diye kafamdan geçiriyorum. Bunun devamı geldi sonra.
“BÜYÜK MEMNUNİYET DUYDUM”
Bu önemli bir inisiyatif. Bu konularla ilgilenen bir kişi olarak bundan büyük memnuniyet duydum. Türkiye açısından bu noktaya gelinmesi önemlidir. Devlet Bey’in burada yaptığı yüksek siyasettir. Paradigma seviyesinde yüksek siyasettir. Günlük siyasetin ötesinde yüksek siyaset yapmak demektir bu. Kimileri kartları yeniden karar, kimileri kart sallar. Günlük siyaset yaparsanız kart sallarsınız. Yüksek siyaset yaparsanız kart kararsınız.
“TAŞIDIĞI KAYGI BOŞ DEĞİLMİŞ”
Önceki süreçlerde Devlet Bey’in takındığı tavır, neticede MHP’nin takındığı tavırdı. Ben bunu demokratik siyaset içinde anlayabilirim. Neticede denge mekanizması vardır. Siz bir şeyler yaparken birilerinin size eleştiri getirmesi, parametreleri hatırlatmasını bir sorun olarak görmemek lazım. Bu size diğer yönden baskı yapanlara karşı elinizi güçlendiren bir şeydir. Bugün bu meseleyi anlamak, Cumhur İttifakı’nın başlangıcını anlamakla mümkün. Türkiye büyük bir beka sorunu yaşadı. Bir darbe girişimi yaşadı. Bu ülkenin Meclis’i bombalandı. Bütün bu olaylara karşı Devlet Bey, devlet adamı refleksiyle tavır takındı ve o gün Cumhur İttifakı şekillendi. Türkiye’nin karşılaştığı risk ve tehditlere karşı atılması gereken adımlar var. Devlet Bey, o günkü devletin bekası refleksiyle bugün aynı duyarlılığı sergiledi diye bakıyorum ben. Devlet Bey, o gün o konuşmayı yaptığı zaman herkes farklı yorumlar yaptı. Devlet Bey’in öngörüsü, o günkü taşıdığı hassasiyet kaygı boş değilmiş. Devlet Bey bu konuşmayı Ekim’in başında yaptı. Suriye’de 1 ay sonra rejim yıkıldı. Bu önemli bir gösterge. Devlet Bey hem siyasi gündem oluşturma açısından veya farklı hususlara dikkat çekme açısından önemli misyon gördü bence.
“HDP İLE BEN GÖRÜŞÜYORDUM”
Farklı farklı süreçler yaşandı. En son çözüm süreciyle benim adım anıldı ama ondan önce süreçler yaşandı. Oslo, demokratik açılım, milli birlik kardeşlik süreçleri gibi. Meclis’ten sorumlu Başbakan yardımcısı olduğum için HDP ile ben görüşüyordum. Bunu niye yaptık? Devlet bu işlere niye soyundu diye bakmak lazım. Türkiye’nin terör belası 40-50 yıldır var. Terörle mücadele etmek ile terörizmle mücadele etmek arasında fark vardır. Terörle mücadele örgütü yok etmeye çalışırsınız. Terörizmle mücadele güvenlik güçlerini aşan, devlet kurumlarının içinde olduğu terörün kaynaklarını ortadan kaldırmak, sebeplerini ortadan kaldırmak, ileri sürülen tezleri çökertmek için yapılır.
“BİZ ŞİMDİ EVİMİZDE ÇOCUK BAKIYORUZ”
O süreçte bir pazarlık yoktu. Bir al-ver yoktu. Birtakım şeylerin konuşulması gerekiyordu. Diyelim ki örgüt silah bırakacak. Türkiye’den çekilmesi, silahların gömülmesi. Bu planlama gerektiren bir şey. Devletin bunu birileriyle konuşup, yapması gerekiyor. Öbür türlü adam ‘ben gömdüm silahları’ diyor, nereden bileceğiz gömüp, gömmediğini. Biz bildirimizi okuduk, onlar bildirilerini okudu. O gün de al-ver süreci yoktu bugün de olacağını düşünmüyorum. Bugün işi yürütenler yürütüyor. Biz şimdi evimizde çocuk bakıyoruz. Devlet kendi halkının hiçbir meselesini terörle pazarlık etmez. Biz çok önemli adımlar attık. Bunu örgütle pazarlık olarak mı yaptık? Temel hak ve özgürlükler referandum konusu yapılmazsa, bu halkın ihtiyaç ve sorunları herhangi bir örgütle pazarlık meselesi yapılamaz.